6 Eylül 2021 Pazartesi

BULUT GEÇTİ. GÖZYAŞLARI KALDI ÇİMENDE

 


Ohh miss gibi bir sabaha uyandım. Temiz ve serin hava, rüzgâr ve yağmurun çatıya vurma sesiyle sabah 6'da uyandım. Aslında bebeğin ağlamasıyla uyandım. Sonra bi baktım yağmur yağıyor, koştum çamaşırlar havalanarak kurusun diye açık bıraktığım balkon camlarını örtmeye.

Çok özlemişim yağmuru, hafif üşüyen kollarımı yorganın altına sokup, sevdiğime sarılıp uyumayı. 

Yağmuru gördüm durur muyum? Hazır eşim henüz okula gitmemişken, çocukta uyurken attım kendimi dışarı ve fırından yine ekmek almaya diye çıkıp bir poşet poğaça, açmayla döndüm. Yarısını eşimin çantasına sokuşturdum belki kantin açık değildir diye. Yarısını da bebeğimi uyuttuktan sonra camın kenarına oturup, örgü örüp, çay eşliğinde yedim. 



Gerçekten İstanbul'da kaç aydır damla düşmedi. En azından benim oturduğum tarafa, Anadolu yakasına yağmadı hiç. 

Eskiden yazı çok severdim. Güneşi tenimde hissetmek büyük haz verirdi. Yüzümde çiller kendilerine yeni yerler beğenirlerdi. Ama otuzumdan sonra kışı, özellikle de sonbaharı çok sevmeye başladım. 

Aslında düşününce eskiden oturduğum evler soğuk olduğu için sevmezdim sanırım. Hiç ısınmazdı elim ayağım. Allah'ım ömür boyu böyle hep üşüyecek miyim derdim küçükken. Şimdi evim her daim sıcak, hatta kaloriferleri yakmasam bile. Kışı bana bu ev sevdirdi hem de yıllarca akan çatısına rağmen. Beni en iyi çatı katında oturanlar anlar. Kısacası kışın evi soğuk olan ve hiç  olmayan insan ve hayvanlara Allah kolaylık versin. Annemin dediği gibi bi göz oda da olsa evi olsun herkesin.

Şu an yine  yağmur hafiften cama vurmaya başladı. Bal oğlum uyurken ben bir çay daha içeyim. 

Bu arada başlıktaki dize Ömer Hayyam'a ait. Mehmet Güreli'nin ağzından bestelenmiş halini dinlemenizi öneririm. Aşağıya videoyu ekliyorum.

Sağlıcakla ve Sevgiyle Kalın.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder