Merhaba
17 Eylül 2021 Cuma
Yorgun, Mutlu, Bebekli
Merhaba
6 Eylül 2021 Pazartesi
DIY 1: KEÇEDEN DÖNENCE DENEMELERİ 1
Kocaman bir merhaba. Bugün yazmalara doyamayacağım sanırım çünkü anlatmak istediğim çok şey birikti.
Hamileliğimde başlayan dönence arayışı, bebeğimiz 6 aylık olmasına rağmen hala sonuçlanmadı. Ya istediğim gibi bulamıyorum ya da çok pahalılar. Çok şükür bal oğlan kendi kendine uykuya dalabiliyor o yüzden dönen,müzik çalan bir dönenceye gerek yok. Sadece uykuya dalana kadar beşikte tepişip oynarken izlesin, hayal gücünü çalıştırsın istiyorum. Tavana bakmak pek eğlenceli sayılmaz .
Bende dönenceyi en sonunda kendim yapmaya karar verdim. Önce minik hayvan figürleri örmeyi düşündüm. Zaten ufaktan amigurumi denemeleri yapmaya başladım. Ama kafamdaki dönenceye çok farklı renklerde iplikler gerektiğini farkedince vazgeçtim. Bir de amigurumi gözlerimi çok yoruyor. Zaten gözlük bile netlemiyor artık. Pandemiydi, hamilelikti derken gidemedik göz doktoruna.
Geçen baltanemi, babasına bırakıp market turu yaparken Bim'de keçe gördüm. Paketteki keçeler A4 kâğıt boyutunda ve bir sürü renk mevcut. Kalitelisini anlayamadım çünkü daha önce keçeyle hiç uğraşmamıştım. Bir paket keçe alıp denemelere başladım.
Önce yengeci yaptım. Sonra da deniz atını. Sıradakini filamingo olarak düşünüyorum.
Bunlar gibi hayvan figürleri yapıp, hepsini yuvarlak bir kasnağa asmayı düşünüyorum. Umarım güzel bir ürün ortaya çıkar.
Hayvanların kalıplarını pinterestten buluyorum. Kâğıda aktarıyorum, kalıbı kesiyorum. Keçenin üstüne koyup, kesiyorum. Kenarlarını dikip, içini elyafla dolduruyorum. Hatta elyafı, evdeki yastıkların içinden alabilirsiniz. Çünkü çok çok az koyuyorsunuz zaten.
Fotoda henüz yıkanmamışlardı ama sonrasında yıkama filesine koyup, yeni aldığım diğer oyuncaklarla beraber makinede yıkadım. Hiç bozulma olmamış hatta daha parlak ve yeni duruyorlar.
Yeni figürler denedikce tekrar paylaşırım.
Sağlıcakla ve sevgiyle kalın.
BULUT GEÇTİ. GÖZYAŞLARI KALDI ÇİMENDE
Ohh miss gibi bir sabaha uyandım. Temiz ve serin hava, rüzgâr ve yağmurun çatıya vurma sesiyle sabah 6'da uyandım. Aslında bebeğin ağlamasıyla uyandım. Sonra bi baktım yağmur yağıyor, koştum çamaşırlar havalanarak kurusun diye açık bıraktığım balkon camlarını örtmeye.
Çok özlemişim yağmuru, hafif üşüyen kollarımı yorganın altına sokup, sevdiğime sarılıp uyumayı.
Yağmuru gördüm durur muyum? Hazır eşim henüz okula gitmemişken, çocukta uyurken attım kendimi dışarı ve fırından yine ekmek almaya diye çıkıp bir poşet poğaça, açmayla döndüm. Yarısını eşimin çantasına sokuşturdum belki kantin açık değildir diye. Yarısını da bebeğimi uyuttuktan sonra camın kenarına oturup, örgü örüp, çay eşliğinde yedim.
Gerçekten İstanbul'da kaç aydır damla düşmedi. En azından benim oturduğum tarafa, Anadolu yakasına yağmadı hiç.
Eskiden yazı çok severdim. Güneşi tenimde hissetmek büyük haz verirdi. Yüzümde çiller kendilerine yeni yerler beğenirlerdi. Ama otuzumdan sonra kışı, özellikle de sonbaharı çok sevmeye başladım.
Aslında düşününce eskiden oturduğum evler soğuk olduğu için sevmezdim sanırım. Hiç ısınmazdı elim ayağım. Allah'ım ömür boyu böyle hep üşüyecek miyim derdim küçükken. Şimdi evim her daim sıcak, hatta kaloriferleri yakmasam bile. Kışı bana bu ev sevdirdi hem de yıllarca akan çatısına rağmen. Beni en iyi çatı katında oturanlar anlar. Kısacası kışın evi soğuk olan ve hiç olmayan insan ve hayvanlara Allah kolaylık versin. Annemin dediği gibi bi göz oda da olsa evi olsun herkesin.
Şu an yine yağmur hafiften cama vurmaya başladı. Bal oğlum uyurken ben bir çay daha içeyim.
Bu arada başlıktaki dize Ömer Hayyam'a ait. Mehmet Güreli'nin ağzından bestelenmiş halini dinlemenizi öneririm. Aşağıya videoyu ekliyorum.
Sağlıcakla ve Sevgiyle Kalın.
YENİ HAYATIMIZA MERHABA. ARTIK 4 KİŞİYİZ
Ahhh! Ne çok özlemişim burayı.
Bir süredir yoktum. Bu süreçte yeni bir hayata adım attım diyebilirim çünkü uzun zamandan sonra ilk kez anne oldum. Daha önce kedi annesiydim ama ilk kez kendi biyolojik bebeğimin , bal oğlumun annesi oldum.
Eşimle birlikte sevginin, adanmışlığın farklı bir boyutunu deneyimliyor ve adeta sarhoş oluyoruz. Bir anda tüm dünyamız onun etrafında dönmeye başladı. En basitinden yeni beden ölçülerime uygun kıyafet almak için her çıkışımda , kendime asla bir şey alamıyorum. Muhakkak ona bir şeyler almış olarak eve dönüyorum.
Biz çocuk delisi bir çift değildik. İlla ki olsun demedik hiçbir zaman. Hep hayırlısını diledik. Çünkü evlenme amacımız, birlikte bir ömür geçirmekti, sevgimizi paylaşmaktı. Eşim her zaman " Ben seninle bebek için değil, seni sevdiğim için evlendim." derdi. Bu konuda hiç psikolojik baskı görmedim. Şanslıydım.
Onuncu günde bebeğimle baş başa kaldığımda birazcık korkmadım değil ama sağ olsun eşim desteğini hiç eksik etmedi. Ben dokunmaya bile korkarken, beni cesaretlendirip birlikte ilk banyo yaptırışımız hala gözlerimin önündedir.
İlk zamanlar eski hayatını özlüyor insan. Bir de Mart ayında doğduğu için hiç dışarı çıkamıyorduk. Ama zamanla birbirimize adapte olduk ve günlük hayatımız birlikte şekillenmeye başladıkça rahatlamaya başladım. Yeni doğum yapan anneler, korkmayın. Çünkü yeme ve uyku aralıkları zamanla uzuyor ve rahatlamaya başlıyorsunuz. Bunları düşünmeyin, sadece anı yaşayın, gelişimini gözlemleyin, birbirinize yakınlaşın. Zaman, su misali akıyor. 10 gün sonra tam 6 ay geçmiş olacak ama sanki daha dün hastaneydik .
Bu arada, bebeksiz bir evlilik eksiklik değildir. Olmayabilir, istemeyebilirsiniz ya da bir hayvan dostumuzu evlat edinebilirsiniz ya da hiç birini yapmazsınız. Bu kişilerin tercihine bırakılmalıdır. Biz böyle bir baskıyı hiç yaşamadık ama yaşayanlar çok biliyorum. Çünkü toplumca herkesin işine burnumuzu sokmayı seviyoruz. Hatta haddini bilmeyip mahremini soracak kadar. Hiç dert etmemek en iyisi. biz duruşumuz sayesinde böyle saçmalılara hiç mahrum kalmadık. Birbirimizi destekledik her zaman.
Şimdi evde 4 kişiyiz. Bebeğimiz Yusuf Göktürk, kedi oğlumuz Fiko ( Fikret), eşim ve ben. Yeni hayatımızın tadını çıkarıyoruz. Bunu aslında bebek değil, pandemi öğretti bize.
Bakalım önümüzdeki aylar, yıllar minik ailemize neler getirecek.
Sağlıcakla ve sevgiyle kalın.