filmönerisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
filmönerisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Kasım 2020 Pazar

Film Yorumu 5: HER


En iyi özgün senaryo dalında Oscar
 ve daha başka ödüller kazanan Her filminde en çok kıyafetleri beğendim sanırım. Filmin konusuna gelecek olursak kahramanımız boşanmanın eşiğinde ve kendini çok yalnız hissediyor. Film gelecekte geçmesine rağmen hala mektup yazılıyor. İş olarak başkalarının adına mektuplar yazıyor ama kendisi yalnız. Sonra reklamlarda sanal zeka
 olan bir tür asistan gibi bir şeyden bahsedildiğini görüyor. Gidip satın alıyor ve zamanla arkadaş oluyorlar hatta daha sonra sevgili bile oluyorlar. Bir çok insan bu şekilde aşk yaşıyor . Bu süreçte sanal zeka olan aşkının sayesinde yalnızlık hissinden kurtulan kahramanımız eşinden resmi olarak da ayrılıyor. İlk başlarda sanal aşkı ona hayrandır çünkü dünyayı onunla keşfetmektedir ama zamanla insan olan aşkını yetersiz bulmaya ve internet aracılığıyla başkalarıyla da konuşmaya başlıyor. Daha sonra sanal zekalar birbirleriyle iletişime geçip, birbirleriyle arkadaş oluyorlar çünkü insanlar onlar için yetersiz kalıyor. Gün geliyor ve sanal zeka olan arkadaşlar çekip gitme ve kendi dünyalarında yaşama kararı alıyorlar. Sonuç olarak yalnız dostumuz yine yalnız kalıyor. En azından insanlığın sonunu getirmek gibi bir karar almadıkları için şükretmesi gerekir. 




14 Kasım 2020 Cumartesi

Film Yorumu 4: Bir Hint Fakirinin Olağanüstü Yolculuğu


Herkese Merhaba
Bugün oldukça eğlenceli ve sıkılmadan izleyeceğiniz bir film ile karşınızdayım.

Aslında bu film " Bir İkea Dolabında Mahsur Kalan Hint Fakiri'nin Olağanüstü Yolculuğu" isimli kitaptan uyarlanmış. 2018 yapımı olan Bir Hint Fakirinin Olağanüstü Yolculuğu'nu izlerken çok eğlendim. Mutlu eden ve enerjinizi yükselten filmlerden.

Kahramanımız Ajatas Oghash Rathot ( Dhanush), Hindistan'da yaşıyor ve bir Hintli. Babasız olduğu için küçük yaşlarda çalışmaya başlıyor. Annesi sürekli Paris'e gitmekten bahsediyor. Ajatas, sürekli her gördüğü adam için " Babam bu mu? " diye sorarak annesini çıldırtıyor. Büyüyor ve bir gün annesini kaybediyor. Annesinin mektuplarını buluyor. O zaman öğreniyor ki babası bir Fransızmış. Annesinin ailesi evlenmelerine izin vermemiş. Onlar da anlaşmışlar. Bir gün Paris'te Eyfel Kulesi'nde buluşacaklardır ama geçim derdi yüzünden hiç gidememiş. 

Babasını bulmak için yola çıkıyor. Paris'e varıyor ve ilk olarak İkea mağazasına gidiyor. Bunun nedeni ise çocukken eline geçen bir İkea kataloğunu ezberleyene kadar incelemesi.

Burada bir kızla tanışıyor. Hayatının aşkını bulmuştur. Tanışma şekli çok tatlıydı. Mutlaka izleyin. Kızla randevulaşıyorlar. Kalacak yeri olmadığı için geceyi İkea'da bir dolabın içinde uyuyarak geçirmeye karar veriyor. Ama uyurken o gece görevliler dolabı başka ülkeye gönderiyorlar. Yoldayken uyanıyor ve karşısında mültecileri görüyor. Yakalanıyorlar ve onu da mülteci sanıyorlar. Anlatıyor ama inanmıyorlar. Pasaportunu da sahte sanıp parçalıyorlar. 

Kaçıyor ve bavuluna saklandığı bir kadın ona yardım ediyor, para kazandırıyor ama parayı kaptırıyor. Sonra mülteci arkadaşlarıyla birlikte parayı geri alıyorlar. Mülteci kampına gidip, oradakilerin derdini dinliyor ve parayı onlara dağıtıyor. Böylece o insanların mülteci olmasına gerek kalmıyor. Çünkü lazım olan paraya artık sahiplerdir.

Çok uzatıyorum gibi oldu o yüzden finale bağlıyorum. Kızın arkadaşına ulaşıyor ve başkasıyla evlenmek üzere olduğunu öğreniyor ve Hindistan'a geri dönüp öğretmenlik yapıyor ama kız onu buluyor ve mutlu son oluyor.
Babasını da buluyor ama mezarında. Babası Eyfel Kulesi'nde annesini hep beklemiş.



7 Kasım 2020 Cumartesi

Film Yorumu 3: Miraç



Herkese Merhaba
Bugün sizlerle bir Türk filmi paylaşacağım.
Yönetmenliğini Enes Hakan Tokyay'ın yaptığı 2017 yılında çıkan ve Türk filmi olan Miraç'ı aslında Ramazan ayında TRT Ev Sineması Kuşağı'nda izlemiştim. Hoşuma giden bir film olduğu için eşimle tekrar izledim.

Yusuf, Ali ve Ahmet arkadaşlar ama Ahmet yüzerken boğuluyor ve ölüyor. Bu durum küçük arkadaşları etkiliyor. Sürekli Ahmet'i düşünüyorlar. Ahmet gömüldükten sonra, imamın mezarın başında konuştuğunu görüyorlar. Arkadaşlarını çok özlediklerinden, Ahmet'le konuşabilmek için imam olmaya karar veriyorlar. 

Geceleri mezarına gidip bekliyorlar. Ahmet korkmasın diye mezarına lamba ve kendi fotoğraflarını bırakıyorlar.

İmam olmayı kafalarına koydukları için Kuran okuyorlar ama Elif Ba düzeyinde kalıyor. Sonra başkalarının önünde durup onlara namaz kıldırmaya çalışıyorlar. Bu konuda ölen Ahmet'in dedesiyle ninesi yardımcı oluyor. Başka bir gün camide vaiz vermeye çalışıyorlar. Namazı birbirine katıyorlar ve camii çıkışı Ahmet'in dedesi bunlarla konuşuyor. Yusuf ile Ali niyetlerini anlatıyor. Tabi ki Ahmet'in dedesi çok duygulanıyor. Dede onlara Ahmet'in göğün 7. katında Hz. İbrahim'in yanında olduğunu, orada başka çocuklarla oynadığını anlatıyor ama bizim ufaklıklar bu sefer de ölen arkadaşlarını cennetteki çocuklardan kıskanıyor.



Göğün yedinci katına balonla mektup yolluyorlar. Başka çocuklarla oynama diyorlar. Olmadı göğe yükselip Miraç'a çıkmak için bir eşeği kaçırıp, kanat takarak onu Burak yapmaya çalışıyorlar. İmamdan Zemzem suyu alıp göğüslerine dökerek kalplerini yıkamaya çalışıyorlar. Mescid-i Aksa'ya gidemeyince köyün camisinin kubbesini sarıya boyayıp benzetmeye çalışıyorlar. Miraç için gerekli olan her şeyi tamamladıklarına inanan Yusuf ve Ali caminin çatısında uzanırken rüyalarında Ahmet'i görüyorlar. İstedikleri oluyor. Ne yaptıklarını ise sabah olunca bütün köy öğreniyor.

Gerçekten sevecen ve çocuk masumiyetini hissedebileceğiniz bir film olmuş. İzlemek isterseniz Youtube tam hali yüklü. Üstteki fragmanı ama önceden Youtube'da tam hali mevcuttu.
Şimdiden iyi seyirler dilerim.
Sağlıcakla Kalın.





6 Kasım 2020 Cuma

Film Yorumu 2: Arrival



Arrival, sürekli televizyonda denk geldiğim ama hiç oturup bitirmediğim bir filmdi. Hep parça pörçük sahneler izlemiştim. Barış Özcan'ın videosunda görünce izleme kararı aldım. Barış Özcan'dan sonra film bana daha bir anlamlı geldi.

2016 yapımı olan Arrival'ın yönetmenliğini Denis Villeneuve yapmış. Başrolde ise Dr. Louise Banks rolünde Amy Adams'ı, Ian Donnelly rolünde ise Avengers'da güzel ok atan abimiz Jeremy Renner'ı görüyoruz. 

Dr. Banks bir dil bilimci ve uzaylıların dilini çözsün alıp uzaylıların uzay gemisine sokuyorlar kadını. Bir de sürekli karışıyorlar kadına. Çok biliyorsan buyur sen okuma yazma öğret uzaylılara. Kadın dünyadaki eski ya da yeni neredeyse bütün dilleri biliyor. Osmanlıca bile biliyormuş. Uzaylılar aradaki cama yuvarlak mürekkep lekeleri gibi şekiller yapıyorlar dokunaçlarıyla. Ahtapot gibiler ama o küçük bir parçalarıymış. Filmin ilerleyen sahnelerinde tamamını görebiliyoruz. Resmen okuma yazma öğrettiler birbirlerine. 


Aslında uzaylılar kötü niyetli değil. Dünyaya yardım etmek istiyorlar ama insanoğlu ne anlar yardımdan. Nükleerle vuralım diyorlar. Uzaylı görünce taş atan insanlar gibiler. Bazı ülkeler vurmayalım diyenlerle küsüp bağlantıyı koparıyor. Dünyanın her yerine uzay gemileri inmiş. Devletler birbirine trip atıyor. Çin ergen gibi davranıyor. Ben böyle bir olayda en çok Çin, Japonya gibi ülkelerden mantıklı hareket beklerim valla. Amerikan sineması yine gömüyor işte sevmediklerini. Garibim uzaylılar da insanların anlamadığı bir dilde insanlara yardım etmeye geldiklerini anlatmaya çalışıyor. 

Filmi izlemeden önce Barış Özcan'ın Arrival ile ilgili videosunu da izlemenizi öneririm. Daha anlamlı geleceğine eminim. 
Arrival'in vermek istediği mesajı sevdim. Sizlere de öneririm.
Şimdiden iyi seyirler.