kelimezade etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kelimezade etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Kasım 2020 Cuma

SOĞUK KIŞ GÜNLERİNİN SICAK DOSTLARI KAZAKLARIMIZI KORUMAK İÇİN 9 İPUCU


Malum havalar soğudu, artık Kasım ayındayız. Şurada yılbaşına ne kaldı ki? Kışla birlikte sıcacık kazaklarımızda gardroplarımızda yeniden başrolü kapmaya başladı. Peki aldığımız ya da ördüğümüz kazak, hırka, süveter gibi örgü giysilerinizi yıllarca mı giyiyorsunuz yoksa kışın sonunu zor mu görüyorlar?

Kazaklarını yıllarca giymek istiyorum diyenler için kendimce uyguladığım birkaç ufak tüyoyu sizler için derledim. Ayrıca giysilerimizin ömrünü uzatırsak yenisini daha az alırız. Böylece hem bütçemiz hem de dünyamız için küçük gözüken ama büyük olan bir adım atmış oluruz.


1. Asla Çok Sıcak Isıda Yıkamayın

Kazaklarımızı yüksek ısılarda yıkarsak ya minicik ve ipleri büzüşmüş bir kazağa ya da yakası yerde kolu gökte sarkmış bir kazağa dönüşecektir. Her zaman düşük ısılarda yıkamalıyız. Hatta kimileri çok fazla giymediyse biraz havalandırıp tekrar giyiyorlar. Pandemiden dolayı tercih size kalmış.

2. Çamaşır Makinesine Atarken Fermuar ve Kopçalar Kapanıyor

Çamaşır yıkarken çoraptan atlete, kazaktan pantolona pek çok farklı türü rengine göre kategorize edip yıkarız. Haliyle pantolonumuzun fermuarı ya da sutyenimizin kopçası en sevdiğimiz kazağımıza takılabilir ve yıkama bitene kadar iplerini çeker de çeker. Ayrıca fermuarları kapatıp atmanız, onların da ömürlerini uzatır.


3. Kazakları Askıya, Çiviye, Oraya Buraya Asmıyoruz

Günümüzde yatak odalarında açık askı sistemleri pek bir revaçta. Ama örgü giysilerimiz askıda sarkmaya çok meyillidir. Hele hele kapının arkasındaki askı aparatlarına ya da duvardaki çivilere vs asmak en kötü seçimler arasındadır. En güzeli kazak, hırka türü giysilerimizi güzelce katlayıp, raflarımızda tutmak.

4. Tiftiklere Veda

Kazaklarımızın bazen manşetleri bazen kollarının sürtündüğü bel çevresi bazen ise tamamı tiftik olabilir ve gözünüze oldukça eskimiş görünürler. Ama tiftiklerinden kurtulduğunda aslında ne kadar da yeni göründüklerine siz de şaşıracaksınız.

Tiftiklerden kurtulmanın yollarından biri minik bir tiftik toplama makinesi edinmenizdir. Fiyatları oldukça makuldur. Ben de pille çalışanı var. Güçlü bir pil taktığımda oldukça işimi görüyor.

Diğer bir yöntem ise permatik türü bir jiletle dikkatlice tiftikleri traş etmektir. Ama sakın aceleci davranmayın çünkü kazağınıza zarar verebilir, iplerini kesebilirsiniz.

Bahsettiğim kısımlardaki tiftikler tabi ki istemeden oluşuyor ama bir de kazağıyla hırkasıyla yatıp yuvarlananlar var. Bu gerçekten en güzel örgülerin katilidir.


5. Kazaklar Sarktı mı, Hoppp Buzluğa

Bazı kazaklarımız giydikçe gün içinde bile sarkar. Benim böyle bir kazağım vardı. Sabah giyerdim mis gibi ama akşama kadar üstümde sarkar ve şekli bozulurdu. Bu tür kazaklar bazen yıkanınca kendini toplar ama başka bir çözümü ise buzluğa atmaktır. Bir poşete koyup atmanız daha iyi olur tabi ki :)

6. Yumuşacık Kazaklara Sarılmaya Devam

Bazı bölgelerin suyundaki kireç oranı yüksektir. Kireç, makinelerimizi, demliklerimizi, su ısıtıcılarımızı mahvederken bu sularda yıkadığımız giysilerimizi de sertleştirir. Yumuşaklığın devamı için yumuşatıcı kullanmanızı öneririm. Kokusu yoğun ya da az olanı seçmek size kalmış. Daha doğal bir yöntem arayanlar için ise beyaz sirke öneririm. Ayrıca beyaz sirkeyi, sebze meyve yıkamanın yanı sıra ev temizliğinde de kullanabilirsiniz.


7. Üşenmiyoruz, Ters Yıkamıyoruz

Dışardan geldik. Dışarda tam kararında olan kazaklarımız eve girince darlamaya başladı ve hooppp diye çıkardık attık. Yıkarken ise tersine yüzüne bakmadan doldurduk makineye. Ama yıkama boyunca oluşacak sürtünme, zamanla kazaklarımızın düz taraflarında tiftiklenmeye sebep olur. bazı giysilerimizi ters bazısını ise düzünden yıkamalıyız. Bunula ilgili de bir yazı yazabilirim aslında.

8. Asarak Değil Sererek Kurutun

Örgü giysiler için önerilen en iyi kurutma yöntemi sererek kurutmak. Açıkcası ben de asarak kurutuyorum ama kulaklarından asarmış gibi uçlarından tutturmuyorum. Şeklini şemalini bozmayacak şekilde asıyorum.


9. Makyajınız Yüzünüzde Kalsın

Kışın dışarı çıkarken sıcacık kazaklar en iyi dostlarımızdan biridir. Saçımızı ya da eşarbımızı yaptık. Biraz da makyaj yapalım dedik ve kazağımızı sonra giydik ve boyun kısmında artık ruj mu dersiniz fondöten mi dersiniz; ne ararsanız var. Özellikle mağazalarda denediğimiz kıyafetlerin yakasında defalarca fondöten lekesi görmüşüzdür değil mi? Tavsiyem sadece kazaklarımızda değil bütün giysilerimizde önce üstümüzü giyip, sonra makyajımızı yapmamız. Sonra zor çıkan veya çıkmayan lekeler canımızı sıkmasın :)


Peki sizin aklınıza gelen ya da uyguladığınız püf noktaları var mı? Varsa yorumlarda fikir alışverişi yapabiliriz. Hepimiz için faydalı olacağını düşünüyorum.






7 Kasım 2020 Cumartesi

Film Yorumu 3: Miraç



Herkese Merhaba
Bugün sizlerle bir Türk filmi paylaşacağım.
Yönetmenliğini Enes Hakan Tokyay'ın yaptığı 2017 yılında çıkan ve Türk filmi olan Miraç'ı aslında Ramazan ayında TRT Ev Sineması Kuşağı'nda izlemiştim. Hoşuma giden bir film olduğu için eşimle tekrar izledim.

Yusuf, Ali ve Ahmet arkadaşlar ama Ahmet yüzerken boğuluyor ve ölüyor. Bu durum küçük arkadaşları etkiliyor. Sürekli Ahmet'i düşünüyorlar. Ahmet gömüldükten sonra, imamın mezarın başında konuştuğunu görüyorlar. Arkadaşlarını çok özlediklerinden, Ahmet'le konuşabilmek için imam olmaya karar veriyorlar. 

Geceleri mezarına gidip bekliyorlar. Ahmet korkmasın diye mezarına lamba ve kendi fotoğraflarını bırakıyorlar.

İmam olmayı kafalarına koydukları için Kuran okuyorlar ama Elif Ba düzeyinde kalıyor. Sonra başkalarının önünde durup onlara namaz kıldırmaya çalışıyorlar. Bu konuda ölen Ahmet'in dedesiyle ninesi yardımcı oluyor. Başka bir gün camide vaiz vermeye çalışıyorlar. Namazı birbirine katıyorlar ve camii çıkışı Ahmet'in dedesi bunlarla konuşuyor. Yusuf ile Ali niyetlerini anlatıyor. Tabi ki Ahmet'in dedesi çok duygulanıyor. Dede onlara Ahmet'in göğün 7. katında Hz. İbrahim'in yanında olduğunu, orada başka çocuklarla oynadığını anlatıyor ama bizim ufaklıklar bu sefer de ölen arkadaşlarını cennetteki çocuklardan kıskanıyor.



Göğün yedinci katına balonla mektup yolluyorlar. Başka çocuklarla oynama diyorlar. Olmadı göğe yükselip Miraç'a çıkmak için bir eşeği kaçırıp, kanat takarak onu Burak yapmaya çalışıyorlar. İmamdan Zemzem suyu alıp göğüslerine dökerek kalplerini yıkamaya çalışıyorlar. Mescid-i Aksa'ya gidemeyince köyün camisinin kubbesini sarıya boyayıp benzetmeye çalışıyorlar. Miraç için gerekli olan her şeyi tamamladıklarına inanan Yusuf ve Ali caminin çatısında uzanırken rüyalarında Ahmet'i görüyorlar. İstedikleri oluyor. Ne yaptıklarını ise sabah olunca bütün köy öğreniyor.

Gerçekten sevecen ve çocuk masumiyetini hissedebileceğiniz bir film olmuş. İzlemek isterseniz Youtube tam hali yüklü. Üstteki fragmanı ama önceden Youtube'da tam hali mevcuttu.
Şimdiden iyi seyirler dilerim.
Sağlıcakla Kalın.





6 Kasım 2020 Cuma

Film Yorumu 2: Arrival



Arrival, sürekli televizyonda denk geldiğim ama hiç oturup bitirmediğim bir filmdi. Hep parça pörçük sahneler izlemiştim. Barış Özcan'ın videosunda görünce izleme kararı aldım. Barış Özcan'dan sonra film bana daha bir anlamlı geldi.

2016 yapımı olan Arrival'ın yönetmenliğini Denis Villeneuve yapmış. Başrolde ise Dr. Louise Banks rolünde Amy Adams'ı, Ian Donnelly rolünde ise Avengers'da güzel ok atan abimiz Jeremy Renner'ı görüyoruz. 

Dr. Banks bir dil bilimci ve uzaylıların dilini çözsün alıp uzaylıların uzay gemisine sokuyorlar kadını. Bir de sürekli karışıyorlar kadına. Çok biliyorsan buyur sen okuma yazma öğret uzaylılara. Kadın dünyadaki eski ya da yeni neredeyse bütün dilleri biliyor. Osmanlıca bile biliyormuş. Uzaylılar aradaki cama yuvarlak mürekkep lekeleri gibi şekiller yapıyorlar dokunaçlarıyla. Ahtapot gibiler ama o küçük bir parçalarıymış. Filmin ilerleyen sahnelerinde tamamını görebiliyoruz. Resmen okuma yazma öğrettiler birbirlerine. 


Aslında uzaylılar kötü niyetli değil. Dünyaya yardım etmek istiyorlar ama insanoğlu ne anlar yardımdan. Nükleerle vuralım diyorlar. Uzaylı görünce taş atan insanlar gibiler. Bazı ülkeler vurmayalım diyenlerle küsüp bağlantıyı koparıyor. Dünyanın her yerine uzay gemileri inmiş. Devletler birbirine trip atıyor. Çin ergen gibi davranıyor. Ben böyle bir olayda en çok Çin, Japonya gibi ülkelerden mantıklı hareket beklerim valla. Amerikan sineması yine gömüyor işte sevmediklerini. Garibim uzaylılar da insanların anlamadığı bir dilde insanlara yardım etmeye geldiklerini anlatmaya çalışıyor. 

Filmi izlemeden önce Barış Özcan'ın Arrival ile ilgili videosunu da izlemenizi öneririm. Daha anlamlı geleceğine eminim. 
Arrival'in vermek istediği mesajı sevdim. Sizlere de öneririm.
Şimdiden iyi seyirler.




3 Kasım 2020 Salı

KÖKLERİ ÇÜRÜYEN TELGRAF ÇİÇEĞİNİ KURTARMA OPERASYONUM

Bitki seven, bakan, bakmaya çalışıp bitkilerle bir türlü yıldızı barışmayan herkese Merhaba

İstanbul'da büyümeme rağmen doğaya oldukça yakın bir çocukluğum geçti diyebilirim. Çünkü şimdi binalarla dolan büyüdüğüm yer, bir zamanlar çayır çimendi. Annem dahil komşuların hep sebze bahçeleri vardı. Bazı komşularımızın inekleri bile vardı. Çayırlarda yuvarlanır, çiçek toplar, yere yatar bulutları izler, böcekleri incelerdim. Acıktığımda annemin bahçesindeki domateslerle beslenirdim. Hala da domatese bayılırım. Sonra binalar, asfalt yollar geldi. Ama ben bu değişimi o zamanlar pek farkedemiyormuşum.

Yaşım otuza dayanınca hayatımda bitkilerin eksikliğini hissetmeye başladım ve  eve

2 Kasım 2020 Pazartesi

HOŞGELDİN KASIM, HOŞGELDİM BEN

   


 Serinleyen havasıyla, turuncunun bin bir tonuyla bize merhaba diyen Kasım ayına biz de bir merhaba demezsek ayıp olur. Böylece ben de bloğa geri dönmüş oldum. 

    Her mevsimi severim. Hepsinin verdiği his bambaşka ama benim için sonbahar bambaşkadır. Eylül ve Ekim aylarında açıkcası sonbaharı pek hissedemedim. Kasımda ise gerek havalardan gerek giysilerden gerekse doğanın muhteşem renk değişiminden dolayı daha çok hissedeceğimizi düşünüyorum.

    Kazak giymeyi dört gözle beklediğim için kazaklarımı tabi ki çoktan çıkardım ve dolabımda daha elimin altındaki raflara

2 Eylül 2020 Çarşamba

Oku-Yorum 4 : Yoksulluk İçimizde - Mustafa Kutlu

 


Paylaşımım için çiçekli böcekli fotolar çekecektim ama suikastte uğradım. Sonra çektiklerime bakınca en çok saldırı fotoğraflarını beğendim ve görsel olarak seçtim.

Aslında genç bir kızın aşk acısı anlatılıyormuş gibi görünse de, asıl konu paranın ve zamanın etkisiyle, maneviyatın, toplumsal unsurların unutulmasını ve eşyaya bağlılığın

12 Haziran 2020 Cuma

Oku-Yorum 3 : Eskici ve Oğulları - Orhan Kemal


Orhan Kemal, Eskici ve Oğulları'nda makineleşme ile başlayan geçim sıkıntısının Anadolu'daki ailelerin üzerindeki etkisini kaleme almış. Ayrıca olayın geçtiği 60'lı yılların Adana'sının sosyal ve ekonomik durumunu da çok iyi anlatmış

Zanaatkarlık para etmez olur. Böylece Eskici ve oğullarının altın bilezikleri olan zanaatları ile çevirdikleri ayakkabı tamiri dükkanları artık 9 kişilik aileye yetmez. Bu ekonomik sıkıntı Topal Eskici'yi oldukça bunaltır. Zaten huysuz olan Eskici, daha geçimsiz ve

11 Haziran 2020 Perşembe

5 FİLM MİMİ




Herkese Merhaba

Bugün sizlere Mürekkeple Hayaller blogundan Bonheur'un " 5 Film Mimi" ne cevap verirken belki de film de önermiş olacağım. Aslında bu filmleri son bir tur daha izleyip blogda yorumumu paylaşsam güzel olabilir. Etkinliğin asıl sahibine ise buradan ulaşabilirsiniz.

Bugünlerde ne güzel mimler buldum böyle. Bir önceki gönderimde de yaz ile ilgili bir

10 Haziran 2020 Çarşamba

8 SORUDA YAZ MİMİ




Merhaba :)

Bugün Sevgili Beautyandlifetr'nin başlattığı çok güzel ve özlem dolu bir mimle karşınızdayım. Çünkü yaz ile ilgili. Sorular hoşuma gitti ve katılmak istedim. Kimse beni tanımadığı için ben de kendi kendimi mimledim :)

Hemen sorulara geçiyorum.

7 Haziran 2020 Pazar

Oku-Yorum 2 : Dönüşüm-Franz KAFKA




Dönüşüm, bir sabah kendini böceğe dönüşmüş halde bulan Gregor Samsa' nın hikayesini anlatıyor. Daha en baştan konuya giriş yapıyorsunuz.

" Gregor Samsa bir sabah huzursuz rüyalar gördüğü uykusundan uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş halde buldu." 

Böceğe dönüşme olayı kitapta somut olarak işlenmiş olsa da aslında soyut olan bir durum somut hale getirilerek  olay daha canlı tutulmuştur. Böceğe dönüşmekten kastın insanların gözünde değersizleşme olarak işlendiğini

5 Haziran 2020 Cuma

Oku-Yorum 1 : Karşı Köyün Delisi-Ayla Aydemir


Herkese Merhaba
Bugün sizlerle ilk kitap değerlendirmem olan "Karşı Köyün Delisi" ni paylaşacağım. Aslında eski blogumda paylaştığım bir kitap yorumuydu. Arada sırada eski blogumdan kurtardığım ganimetlerimden de paylaşım yapacağım. Hemen kitabımıza geçiyorum.